KASABAYA BİR ÇİFT SÖZ : 8 KASIM STADI BİZİMDİR; KALE DİREKLERİ SİZİNDİR.

Perşembe, Nisan 30

campione imbattuto


Bir eski zaman hikayesidir. Mahallenin güzel abilerinin kurup sahip çıktığı takım amatör kümede oynar. Sahalar toprak, çoğunlukla çamurdur. Maçlara gitmek için camları sık sık kırılan küçük bir minibüs kullanılır. Yakıt çoğu zaman dert, maç sonu yemekleri ise ekmek arasıdır. Maçtan sonra duş imkanı bulunmaz. Yedek forma götürülemediği için ikinci yarı ıslak formalarla oynanır.  Maç başı ücretler, transfer taksitleri güzel hayallerdir ama adı bile anılmaz. Belki ara sıra cep harçlığı verilir.  Zaten kulübün esas amacı mahalle gençlerini kötü alışkanlıklardan korumaktır.

Bir senaryo başlangıcına benzeyen bu girişte anlatmaya çalıştıklarımın filmi yapıldı. Hemde tam 15 yıl önce. Senaryosunu Önder Çakar’la birlikte yazdığı hikayesini sinamaya uyarlayan Serdar Akar ‘Dar Alanda Kısa Paslaşmalar’ adıyla Türk Sinema tarihinin en önemli futbol filmini çekti. Serdar Akar’ın Esnafspor’un hikayesini anlattığı film 20. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde "En İyi Türk Filmi Ödülü” almış olsada neticede bir kurgudur. Ben ise size gerçek bir hikaye anlatacağım.

Ben size sessiz sedasız kümeye düşen Lüleburgazspor’un hikayesini anlatacağım. Fareler gemiyi birer birer terk ederken birkaç genç ile 10 ay çalışan Nihat Güder’in inancını anlatacağım. Günümüz televizyon endüstirisi sayesinde haftasonu İngiltere Ligi’nden maç izlemek yerine köy kasaba gezenlerin hikayesini anlatacağım.

Hikayeye geçtiğimiz yıldan başlamak isterdim ancak hem neşenizi kaçırmak hemde yer israf etmek istemiyorum. Metin Açıkgöz’ün başkan olduğu kongrenin kulübün elektirikleri kesik olduğu için taş tribünün arkasında gün ışığından faydalanarak yapıldığını belirtmek yeterli olacaktır. Kesin olarak söyleyebilirim ki Metin Açıkgöz Lüleburgazspor’u tarihinin en karanlık günlerinde devralmıştır.  

Allahın işine bakın ki 2003 yılında ilk kez amatöre düşen camiaya sahip çıkan Dr. Metin Küçük’ün ardından 12 yıl sonra bir başka Metin Lüleburgazspor’u uçurumdan aldı.
Futbol takımları kümeye düşebilirler ama yarım asırlık camialar hiçbirşey olmaz. Onlar günün birinde elbet geri döner.

Futbolseverler için bir kriter vardır; çabuk sayılan takım.
Şöyle ki bazı takımlar olur. Hafızalarda yer edinir. Futbol konuşulan ortamlarda herkesin sempatiyle baktığı bu takımın kadrosunu kime sorsanız çabuk çabuk sayar. İnternetten yardım almaz, duraksamaz. Zira o takımı izlemiştir. Her maç için aklında bir hikaye barındırmıştır. Metin – Ali – Feyyaz diye başlayan bir Beşiktaşlı hızlıca Rıza – Şifo – Ulvi – Kadir diye devam eder. Örnekleri çoğaltmak kolaydır. Hakan’ın partneri Arif’tir ve orta sahada Okan – Suat – Emre aradan 15 yıl geçse bile tazedir. Hangi ligde oynarsa oynasın bir futbolseverin çabuk çabuk saydığı takım içine sindirdiği takımdır. Sözün özü takım gibi takımdır.

İşte bizim takım antrenman yapmaya ağustos ayında başladı. Lige 2 ay kala yaz sıcağında terlemeye başlayan bu takım öyle bir takım oldu bahar geldiğinde 8 Kasım stadını tıka basa doldurdu.

Lig ekimde başladı. İlk maç için İstasyona gittiğimizde içimiz biraz burkuldu. Gerçekten amatördeydik ve birbirimize çaktırmamaya çalışssakta bu canımızı çok sıkıyordu.  Lüleburgazspor Kırklareli Sanayispor’u 3-0 yendi. Nasıl bir sezon geçireceğine dair pırıltılar gösterdi ancak her şey o kadar kolay değildi. Bir sonraki hafta Büyükkarıştıran ile 0 – 0 berabere kalan bizim gençler ilk puan kaybını yaşadı.

Kaleci Vedat’ın 2 penaltı birden çıkardığı maçta Pınarhisar’ı 2-1 yenen Lüleburgaz bir sonraki hafta Vize deplasmanında yine kazanamadı. Çamur içinde oynanan bu müsabakayı izlemek için kale arkasındaki yüksekçe bir tepeyi mesken tutan bizler ise nasıl bir sezon geçireceğimize dair ufak ufak fikirler ediniyorduk. Zira kış bastırdıkça işler zorlaştı. Deplasmanların çoğunda maç izleyecek tribün yoktu. Tribün ne kelime bazılarında korner direği, kale filesi yoktu. Her fırsatta gençliğe önem verdiğini söyleyenlerin amatör futbol sahalarına bir çivi bile çakmadığını bizde bu vesile ile öğrendik. Kısmet böyleymiş.

Lüleburgazspor bir sonraki hafta Kırklareli Kayaspor’u 26-0 yendi. Zayıf rakibi bu sonucun ardından ligden çekilme kararı aldı ve sezon sonuna kadar tüm maçlarını 3-0 hükmen kaybetti.
Ligin başıydı ancak havaya girmiştik. Demirköy deplasmanına oldukça kalabalık gittik. Tribünün gençleride bir yolunu bulup gelmişlerdi. Saha çamurdu. Biz yine kale arkasında hakim bir tepede konuşlandık ve 5 güzel gol izledik. 5-1

Kış amatör kümenin şartlarını zorlaştırsada Lüleburgazspor durdurulamıyordu. Demirköy dönüşü kardeş Yıldırımspor’u 3-0 yenen yeşil kırmızılılar bir sonraki hafta 8 Kasım Stadyumu’nda şampiyonluk yolundaki rakibi Evrenspor’a  4 kez santra yaptırdı. Daha sonra sırasıyla Ahmetbey’i, Büyük Mandıra’yı, Pehlivanköy’ü mağlup ederek ilk yarıyı 9 galibiyet 2 beraberlikle kapadı. Henüz yenilmemişti ve hiç yenilmeyecekti.

İkinci yarının ilk maçı Kırklareli Sanayispor deplasmanıydı ve çıkan olaylar nedeni ile yarım kaldı. Kaptan Berkan hastaneye kaldırıldı. Ceyhun ve Vedat darp edildi. Federasyon lütfetti maçı hükmen 3-0 tescilledi. Lakin olaylar çıktığında biz zaten 3-0 öndeydik.

18 ocak günü ilk kez LYFA’da oynadık. Geçtiğimiz hafta maça polis desteği istemekten aciz ASKF çözümü böyle bulmuştu. Aslında fena olmadı Futbol Yıldızları Akademisi hem oynayanlar için hem izleyenler için daha keyifliydi. Ancak maç çok zor geçti. Büyükkarıştıran kapandıkça kapandı. İlk maçta 0 – 0 ile bir puanı kurtaran konuk ekip bu kezde maçı 85. dakikaya kadar getirdi ancak Ergin hesapları bozdu. Babasının ve tribünlerin meşhur Alman futbolcuya benzeterek ‘Reus’ dediği sarışın çocuk şampiyonluk yolunda takımını bir adım daha ileriye taşıdı. 1-0

Lüleburgazspor liderliğini sürdürüyorsa da maçlar giderek zorlaşmaya başladı. Haftalar ilerledikçe stres artıyor rakipler yenilgisiz Lüleburgazspor’u yenmek için –haklı olarak- canla başla çalışıyordu. Pınarhisar deplasmanında işler iyi giderken savunmanın sigortası Deniz oyundan atıldı. 10 dakika içinde 3 gol yiyen bizim gençler dağıldı. Pınarhisar seyircisi kalabalıktı ve hakemi etkilemeyi başarmışlardı. İlk defa kaybedeceğimizi düşünürken bu kez sahneye Uğur çıktı.  94 Dünya Kupasında Hagi’nin Kolombiya’ya attığı gol gibi arka direğe yüksek kesti. Biraz rakip kaleci hata yaptı, biraz rüzgar yardım etti falan derken 3 – 3. Gezegendeki herkes için sıradan ancak sahan kenarında kaldırımda takımını destekleyen 100 kadar Lüleburgazspor taraftarı için unutulmaz bir andı. Saf bir gol sevinciydi. Atan 16 yaşında bir çocuktu ve önce tellere doğru koştu. Gerilmiş sinirler boşaldı teller yıkıldı, sahaya girmeye çalışanlar oldu. Dönüş yolunda yüzümüzdeki salakça gülümsemeyi anlamak için Lüleburgazsporlu olmak gerekir. Yine yenilmemiştik.

Pınarhisar dönüşü Vize’yi 1-0, Demirköy’ü 5-0, Yıldırımspor’u 4-1 yenen bizim gençler iyiden iyiye şampiyonluk havasına girdi. Evrensekiz deplasmanı kupa ile aramızdaki son engeldi ve biz yine sahanın kenarındaki kaldırımdaydık. Bu sefer her seferden daha kalabalık.
Rüzgar inanılmazdı, oynamaya imkan vermedi. Maçın tatil olması bile gündeme geldi ancak hakemin kararı oynama yönündeydi. İki takımında neredeyse bir tek isabetli şut atamadığı bu mücadele bir kör dövüşü misali 0 – 0 bitti.

Lüleburgazspor artık şampiyondu. Ancak henüz 3 maç vardı ve namağlup ünvanını korumak istiyorsa ciddiyeti elden bırakmaya gelmezdi. Bırakmadılar zaten. Ahmetbey Güvenspor’a 4,Büyük Mandıra’ya 3 gol atan kardeşlerimiz artık muhteşem finale hazırdı.

Tribünün gençleri 2 gün 2 gece stadı süslediler. Halktan, esnaftan, kendi cep harçlıklarından yüzlerce meşale satın aldılar. Bezleri boyadılar, bayraklar astılar. Lüleburgazspor 20 yılı aşkın süredir 2. Ligde hiç oynamadı. E peki yaşı 20 bile olmayan bunca Lüleburgazsporlu çocuk nerden çıktı nasıl çıktı diye soracaksınız ? İnanın bende bilmiyorum. Bildiğim tek şey hem onlarla hem sahadakilerle gurur duydum. Lüleburgazlıların ‘İçlerine sinen’ bu takıma nasıl sahip çıktıklarını gördüm. Gurur duydum.

8 Kasım Stadı tarihi günlerinden birini yaşıyordu. Sezon boyunca cep harçlığı namına tek bir lira almamış Lüleburgazspor’un genç kadrosu binlerce insanın huzuruna ‘Namağlup’ ünvanı ile çıktı. Gerçek bir futbol takımı nasıl antrenman yaparsa öyle yapmışlardı. 10 aydan fazladır bu anın hayali ile köy köy gezmiş, çamur içinde futbol oynamış, hatta şiddete maruz kalmışlardı. Bugün ise hem aileleri hem taraftarlar tribünde onlardan sezona yakışan bir final oyunu bekliyordu. Öyle yaptılar. Rakiplerine oyuna tutunma şansı bile vermediler. Tam 5 gol attılar.

Aslanlar gibi koştukları sezonun finalinde bir ödeme aldılar mı bilmiyorum. Ancak elde ettikleri paradan çok daha fazlası. Onlar geçtiğimiz sezon hocası, başkanı, futbolcuları tarafından teker teker terk edilmiş bir takımdan kalan genç adamlardı. Çek yıldız Pavel Nedved  "Eğer bir takım küme düşerse futbolcular gider, adamlar kalır" sözleri ile tanınır. İşte o adamlar 2015 nisanında Lüleburgazspor’u namağlup şampiyon yaptılar.

Tarihe not düşülsün diye yazıyorum;

Lüleburgazspor 2014-2015 futbol sezonunda tarihinde 2. Kez Süper Amatör Kümede mücadele etti.
22 maç oynadı. 18 galibiyet, 4 beraberlik aldı. Hiç yenilmedi.
85 gol attığı sezonda 11 gol yiyerek 58 puanla namağlup şampiyon oldu.

Ayağınıza sağlık gençler !



















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder