KASABAYA BİR ÇİFT SÖZ : 8 KASIM STADI BİZİMDİR; KALE DİREKLERİ SİZİNDİR.

Perşembe, Nisan 29

Mourinho finalde


pep: sol kanatları aksıyor.
ibra: tamam hoca...
jose: pep, ben olsam öyle oynatmam.

Pazar, Nisan 25

3-1

Amaçsız takımların gereksiz maçında Lüleburgazspor Nilüfer Bldspor'u 3-1 yendi Goller Uğur(2)ve Cabir'den geldi.
Uğur'un 2. golü güzeldi, Cabir'in golü de tipik Selçuk Şahin golüydü.

Pazartesi, Nisan 19

Derby Della Capitale 1-2 !

Bu maçı kaçırdık Fenerbahçe - Beşiktaş maçı sayesinde. eve geldiğimde bu maçın son dakikaları oynanıyordu. O yüzden bu maçla ilgili pek fazla bir şey yazmayı doğru bulmuyorum. Sadece maçın bitiminden sonra Totti'nin Lazio tribünlerine hitaben yaptığını düşündüğüm; fakat kendisinin onlara yapmadığını söylediği hareketin resmini koymak istedim. Bu resim bir çok şey ifade ediyor. Bundan sonra Lazio'nun, İnter maçını kazanması gerekecek. Kazandığı takdirde ise Roma yüksek ihtimalle şampiyon olacak. Karşılaşabileceği en kötü seneryo ile karşı karşıya Lazio taraftarı.

Golleri ve olayların bir kısmını buradan izleyebilirsiniz.

Pazar, Nisan 18

Derbiydi Dimi Bu ?

Bu maç derbiydi dimi ? Ve bizler bu maç için Lazio - Roma maçından olduk. Kusura bakmayın başka resim koymak gelmedi içimden. Marka değerine dair bir resim koymak istedim. Türkiye Futbol Federasyonunun ve MHK'nin acizliğini göstermek için başka hiç bir delile gerek görmüyorum. Alın bu resmi tepe tepe kullanın marka değerciler. Yarın da gazetelerde çarşaf çarşaf göreceksiniz zaten.

Maç ile ilgili yazmak istiyorum ama inanın yazacak kelime bulmakta zorlanıyorum. Derbiydi dimi bu harbiden ? Hangi pozisyondan bahsetsem... Ne bileyim neyi anlatsamki... İşte bu yüzden maç öncesi bir yazı derlemek için vakit harcamadım. Kadroları verebilirdim, bir takım istatistikler ve bir sürü gereksiz bilgi... Ne için ? Bunun için mi ?

Maçın başında şans eseri bir gol buluyor Fenerbahçe, sadece Alex'in kişisel becerisiyle. Ama durun bu da taktikti dimi ? Santradan topu taca şişir, ileride bas. Topu kap ve kaleye gönder. Çok istiyordum bu taktik denilen ama acizlikten başka birşey olmayan geri zekalıca bir oyundan bir yazı çıkartmayı. Zaman kolluyordum bunun için. Evet şimdi tam zamanı , takır takır işliyor bu taktik. Bundan sonra herkes ayağındaki topu rakibine versin ve eşek gibi koşsun topun peşinden. Kaavede de adamlar konuşsun dursun zekaya bak diye. Hatta Lig TV çalışanları bir programında tartışa dursun bu taktikmiş diye.

Heyecanla gittim kaaveye akşam üzeri. Erkenden de gittim yer kapabilmek için. Canım öyle sıkıldı ki maç başlayana kadar. İnatla bekledim; çünkü derbi izleyecektim televizyondan da olsa. Maç başladı. Daha 1. dakikada Alex golü attı ve 1-0 öne geçti Fenerbahçe. Sonrası kör dövüşü... Baştan savma ataklar birbirini kovaladı bir süre. 10. dakikada Guiza'ya gelen top bilinçli bir ataktı bir de penaltı pozisyonunda Beşiktaş'ın çıkışı. Düşünebiliyormusunuz 90 dakikada 2 bilemedin 3 tane bilinçli atak. Hakem desen ayrı bir facia.

Devre arasında sigara içmeye çıktığımda arkadaşım ve bir abimle lafladık. "Daum takımı geriye yaslar, Mustafa Denizli de hücuma heveslendirir. Fenerbahçe kontra atak kovalar. Top bir o kaleye bir bu kaleye gider biz de heyecanlı bir maç izleriz" diye düşündüm. Nitekim öyle olmadı, yanıldım. Daum takımı geriye çakti de Mustafa Denizli saldıramadı. Orta sahada sürünen adamlardan, sıradan bir maç izledim. Bir ara kendime zaman bile ayırdım. Çıktım dışarıya bir sigara içtim. Düşünün ne kadar sıkıcı bir maç olduğunu...

Bunların hepsini bir kenara bırakalım da biz futbolcularımıza karakter aşılayamamışız. En başta resmini koydum, Bilica. Bu ne kepazeliktir yahu. Bu ne rezilliktir ? Sen ki İtalya'da top koşturmuş, yaş gruplarında Brezilya Milli takımı forması giymiş bir adamsın... Yakışıyor mu sana ? Karakterli olmanı beklemiyorum ama rezil olma yahu rezil olma... İşte bu bizim derbimiz. Büyük maçımız yani. Tamam oynandı maç, Fenerbahçe kazandı. Şampiyonluk yolunda büyük bir avantaj yakaladı. Rakip Bursaspor'un Galatasaray ve Beşiktaşla maçı var daha. Mutlaka birinde takılacaktır. Bu saatten sonra oynanmasa da olur lig filan. Verin kupayı Fenebahçeye. Hatta Bilica alsın ve taraftarlarına koşsun. Sadece Fenerbahçeye yazdım ama Beşiktaşın da altta kalır bir yanı yok. Futbolu çirkinleştirmek için ellerinden gelenin fazlasını yaptılar.

Yayıncı kuruluş milyon eurolar verdi ihalede. Bu futbolu izlettirmek için verdiyse yemez yani söyleyeyim. İptal etsinler ihaleyi.
Laaan bunu yazdım da aklıma ne geldi. Yayıncı kuruluş o kadar para verdiğine göre decoder satmak istecektir. Decoder satmak için stadyumlardaki taraftarı tribünden uzaklaştırıp evine kapatmak gerekir. Yoksa bu Tribün açılımını Digitürk mü yapıyor ? Hayalperest miyim neyim, boşverin. Siz bakın keyfinize...

------------------------------------------

Fenerbahçe klasik dizilişiyle başladı maça. Beşitaş ise beraberlik için gelmişçesine bir 11 çıkardı. 3 ön libero ile ancak beraberlik kovalanır, galip gelmeyi düşünemezsin.

Oyuncu değişikliklerinde skoru değiştirmekten ziyade koruma çabası vardı sanki iki hocanında. Hadi Daum'u anlıyorum da Mustafa hocanın değişikliklerine anlam veremedim. Holosko gibi hızlı bir hücum oyuncusunu 85. dakikada oyuna alması maça iyi konsantre olamadığını düşündürdü. Gole ihtiyacı olduğu zamanda Holosko yerine Uğur'u alması maçı bitiren hamleydi.

Cuma, Nisan 16

Derby Della Capitale


Nam-ı değer Başken derbisi.
Türkiye'de derbiler tat vermeyince sağda solda oynan derbilere sarmaya başladık.
18 Nisan pazar günü başkent derbisinde aşırı sağcı Lazio ile onlara karşı olarak kurulan Roma kozlarını paylaşacak.

Derbinin kısa tarihi!
Derbinin iki sac ayağından biri olan Roma, başkentteki işçi ve göçmenlerin temsilcisidir. Zamanla apolitikleşmiş daha sonra da faşistliğe kadar uzanmışlardır.
Diğer tarafta ise sırtını uzun süre eskinin faşist lideri Benito Musolini'ye dayamış ırkçı tavırlarıyla ünlenmiş Lazio...

İtalya'nın en ateşli, risk derecesi yüksek derbisi olarak bilinir "Derby della Capitale"... İki takım taraftarları arasında yaşanan olaylar çoğu zaman futbolun önüne geçmiştir. Bir Lazio taraftarı olan Vincenzo Paparelli, 28 Ekim 1979 yılında bir Roma derbisinde rakip taraftarlar tarafından ateşlenen bir işaret fişeğinin kendisine isabet etmesiyle hayatanı kaybetmiştir. Paparelli, İtalya'daki ikinci "futbolda şiddet" kurbanıdır ve Lazio taraftarı her yıl kendisi için anma töreni düzenler.
21 Mart 2004 yılındaki derbinin öncesinde de büyük olaylar çıkmış ve Roma taraftarı küçük bir çocuk, maç öncesi çıkan olayları bastırmaya polisin açtığı ateş sonunda hayatını kaybetmişti. Bunun üzerine Roma'nın taraftar temsilcileri sahaya girip kaptan Totti'yi biraz da tehditkar söylemlerle maçın oynanmaması için uyarmış ve maç da ileri bir
tarihe ertelenmişti.

Ortak düşmanları Roma polisi!
AS Roma'nın en büyük taraftar grubu Commando Ultra Curva Sud'dur ve bu grup 1977 yılında kurulmuştur. 90'ların sonunda çeşitli politik görüşlere göre bölünmüşlerdi ama 2000'li yıllarla beraber "Roma Ultras" adıyla tekrar birleştiler. Ultras üyeleri Olimpico'nun güney kale arkasını mesken edinmişlerdir.
SS Lazio'nun en büyük ve etkin taraftar grubu olan Irridcibili de 1987 yılında kurulmuştu. Onların da merkezi kuzey kale arkasıdır.

Her daim birbirlerine düşman olan iki takım taraftarı tek bir noktada birleşir: Roma polisi. Emniyet güçleri hangi tarafa kötü davranırsa hemen güç birliği yapıp polise karşı ortak hareket ederler.

Derby Della Capitale' de son 8 sezon

2002/2003 ITA 27.10.2002 Lazio 2 - 2 Roma
2002/2003 ITA 08.03.2003 Roma 1 - 1 Lazio
2003/2004 ITA 09.11.2003 Roma 2 - 0 Lazio
2003/2004 ITA 21.04.2004 Lazio 1 - 1 Roma
2004/2005 ITA 06.01.2005 Lazio 3 - 1 Roma
2004/2005 ITA 15.05.2005 Roma 0 - 0 Lazio
2005/2006 ITA 23.10.2005 Roma 1 - 1 Lazio
2005/2006 ITA 26.02.2006 Lazio 0 - 2 Roma
2006/2007 ITA 10.12.2006 Lazio 3 - 0 Roma
2006/2007 ITA 29.04.2007 Roma 0 - 0 Lazio
2007/2008 ITA 31.10.2007 Roma 3 - 2 Lazio
2007/2008 ITA 19.03.2008 Lazio 3 - 2 Roma
2008/2009 ITA 16.11.2008 Roma 1 - 0 Lazio
2008/2009 ITA 11.04.2009 Lazio 4 - 2 Roma
2009/2010 ITA 06.12.2009 Roma 1 - 0 Lazio
18 Nisan Pazar Saat 19:30 NTV veya NTVSpor'dan Naklen

Çarşamba, Nisan 14

İsteyince Oluyor


İstedikten sonra olmaması için bir sebep yokmuş.
Maç boyunca iyi oynayan taraf bizdik. Bir kaç cılız atak yapabilmişti Alibeyköy ve onlarda Burak'ın ellerinde eriyip gitti.

Deniz'in yedek başlaması şaşırttı beni. Kadroyu gördüğümde sakat veya cezalı olduğunu düşünmüştüm. Çünkü aklımın ucundan bile geçmemişti Deniz'in kulübede başlayacağı. Deniz'in sağ kanattaki varyasyonlarını çok aradık girene kadar.
Ali Erdem her zamanki gibiydi. Neden öyle olduğunu bilmiyorum da garip bir durum var bu adamda. Her maç oynadığı süre zarfı içinde sahanın en kötüsü olmasına rağmen ilk 11'de başlamayı başarıyor. Sakatlandı ve yerini Deniz'e bıraktı.

Daha önce yazdığım yazılara nazaran bir paragraf açmam gerekiyor sanırım. En azından bu şekilde telkinler aldım. Bugün 3 gol atan Uğur...
Öncelikle maçta gösterdiği performans için teşekkür ediyorum kendi adıma. Ayakta alkışlanacak bir performans sergiledi. Özellikle attığı ilk goldeki plasesi takdire şayandı. Ama sezon sonunda kendisine teşekkür edilip, geldiği yere gönderilmesi temennim.

Doğruyu söylemek gerekirse attığımız ilk gol çok güzel olmasına rağmen ofsayttı ve hakem yerini kaybetmişti. Dolayısıyla yakalayamadı. Aynı yan hakem 2. yarıda da yediğimiz bir golü elle dokundu gerekçesiyle kesti, golü iptal etti. Tam olarak göremedim ama etraftan duyduğum kadarıyla gol temizdi.

Kısa kısa gollerden bahsedeyim. Affınıza sığınarak söyleyeyim, dakikaları hiç not etmedim.
Birinci golümüzde defansın arkasına atılan topta, Uğur ofsayt pozisyonundaydı. Fakat hakem yerini kaybetmişti ve göremedi. Uğur, ceza sahasına girer girmez ayağının dışıyla öyle bir plase bıraktı ki; bütün stad ne yaptın Uğur derken top içeri girdi. Ayakta alkışlanacak bir goldü. 1-0.
Yine benzer bir pozisyonda defansın arkasına sarktı Uğur. Kalecinin yanında düzgün bir vuruşla topu ağlara gönderdi. 2-0.
Deniz, orta sahadan aldığı topla ceza sahasına girdi. Kaleciyle karşı karşıya kaldı. Kaleciyi geçip topu boş kaleye gönderdi. 3-0.
Deniz, ceza sahasının içinde CR9 edasıyla girdi. Güzel bir çalımla sıfıra indi ve topu içeri çevirdi. Kale sahası içinde Uğur dokundu ve skoru belirledi. 4-0.

Futbolcuların paralarını aldıklarını sanıyorum; çünkü sahada olağanüstü bir mücadele vardı. Her topa basıyorlardı. Düşünün yani Uğur'u bile alkışlayacak oldum, vazgeçtim. Hepsine teşekkür ediyoruz Lüleburgazlılar olarak. Bu maçı kazanarak ligte kalmayı büyük ölçüde garantiledik. Formayı hakeden bütün futbolcuların takımda kalması dileği ile noklandırayım yazımı.

Kurtulduk(!)

Düşme potasındaki Alibeyköyspor ile yapılan maçı 4-0 kazandık.
Ligden düşme sıkıntısından kurtulduk, ilçemize hayırlı olsun.

Ayrıntılar Mucci'den

Pazartesi, Nisan 12

Lüleburgazspor - Alibeyköyspor

14.04.2010 14:30



Şimdi trakyAteşi'nde gördüm. Puan cetvelinden dolayı "ÇANLAR BİZİM İÇİN ÇALIYOR" diye bir post girmiş. Evet çarşamba günü kazanamazsak puan farkı en fazla 2 olacak. 2 tane deplasmanı olan Lüleburgazspor bu maçların biri de düşmemek için kapıştığı İnegölspor ile oynayacak. Herkes Küçükköyspor maçından 3 puanı rahat alacağımızı düşünüyor. Peki iş oraya kalırsa bu takım o stresi nasıl kaldırabilir.



Kalan Maçları
ALİBEYKÖY
GAZİOSMANPAŞA (d)
BURSA NİLÜFERSPOR A.Ş.
İNEGÖLSPOR (d)
KÜÇÜKKÖYSPOR


Kalan maçlardan ben 6 puan bekliyorum. Bu bizi ligde bırakır mı? Bilmiyorum. İnşallah kalırız.

son bir şey trakyAteşi' şuan ki puan cetvelini yayınlamış. Ben de klasmanın puan cetvelini yayınlıyorum yani Ocak ayından sonra oluşan puan cetveli. Tek kelime ile "facia". Bir takım bu kadar tepetaklak olmaz.

Pazar, Nisan 11

Cumartesi, Nisan 10

El Classico Yıldızları




Süper El Classico'dan ayrı olarak ele alırsak Messi ve C.Ronaldo'nun kapışması olacak Real Madrid maçı. İkiside dünyanın en yetenekli oyuncuları olarak gösteriliyor. El Classico sadece Katalanlarla Kralcıların değil, Messicilerle C.Ronaldocularında kapışması olacak bir bakıma.


Tarih boyunca Real Madrid - Barcelona maçları hep yıldız savaşları olarak yaşandı. Bunlardan en büyüğü Messi - C.Ronaldo düellosu olarak görülebilir ama bir tanesi var ki kuşkusuz Messi ve C.Ronaldo'yu bile gölgede bırakır. Kimler mi ?

Tabi ki Ladislao Kubala ile Di Stefano..
Di Stefano; 1953 - 1964 yılları arasında giydiği Real Madrid forması ile lig maçlarında 282 maçta 216 kez fileleri havalandırdı. 58 kez çıktığı Avrupa sahnesinde ise 49 gol atmayı başardı. 1957 ve 1959 yıllarında Avrupa Yılın Futbolcusu seçildi.
Pele " Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük oyuncusu Alfredo Di Stefano'dur. Maradona'nın elle attığı gol dışında kafa golü yok ve sağ ayağı ile çektiği şutlar çok zayıf. Oysa Di Stefano komplike bir oyuncu" diyerek Di Stefano hakkındaki görüşelerini dile getirmiştir.
Ladislao Kubala; Macaristandaki rejim nedeniyle ülkesinden kaçan Kubala, futbol hayatını İtalya'da küçük bir klüpte sürdürür. Ardından Torino'nun dikkatini çeker ve anlaşırlar. Fakat Torino'nun geçirdiği bir kaza sonrası bütün oyuncularını kaybetmesiyle anlaşma suya düşer ve Kubala İspanya'nın yolunu tutar. Bir süre İspanya'da top koşturduktan sonra Real Madrid ve Barcelona'nın dikkatini çeker. İki takımdan da teklif alan Kubala, Real Madrid'in Franco'ya yakınlığından dolayı Barcelona'yı tercih eder. Barcelona formasıyla 10 sezon da 329 maçta 256 gol atmıştır.
Barcelona'da efsaneleşen Ladislao Kubala'nın heykelinin dikilmesi için taraftarlar aralarında para toplamışlardır.
İşte bu iki yıldızın fotoğrafı 1957 yılında Barcelona'nın 1-0 yendiği maçtan.












Cuma, Nisan 9

El Clasico

Kuşkusuz Dünyanın en çok ilgi çeken maçlarından birisine, derbisine sahne olacak Dünyamız. Bütün Dünyanın ilgi odağı olan rekabetin aslı ne futbola ne de aynı şehrin takımı olmaya dayanıyor. Derbi, faşist lider Franco zamanında Katalanların Barceloasına karşın bizim de Real Madridimiz var diyerek başlamış, Real Madrid'e bu misyon yüklenmiştir.

Katalunyadan söz etmek gerekirse bu resim bile bir çok şeyi ifade etmeye yarayacaktır kanısındayım. Katalanlar, İspanya topraklarında yaşayan özgürlüğüne en düşkün etnik kökene sahip halktır. Bir çok İspanyol'un sorumlu tutuluduğu yasal zorunluluklara tabi tutulmazlar. Katalunya bağımsızlığı olmayan ama kendi kendini yöneten bir devlettir desek karşı çıkan pek fazla insan olmayacaktır. Zaten "Catalonia is Not Spain" yazısı da bunu kanıtlar niteliktedir.
Bütün bunların dışında Franco dönemi kapandıktan sonra Real Madrid ve Barcelona arasındaki rekabet sona ermemiş, aksine her sezon derbinin ateşi körüklendirilmiştir. Aralarında yaptıkları futbolcu transferleri bile sorun çıkarır hale gelmiştir. Luis Figo'nun Real Madrid'e transferinden sonra ilk Nou Camp maçında prostesto edilmiştir.
Aralarındaki maçlarda en farklı skorlar :
3 Şubat 1935 - Real Madrid 8:2 Barcelona
18 Eylül 1949 - Real Madrid 6-1 Barcelona
24 Eylül 1950 - Barcelona 7-2 Real Madrid
2 Mayıs 2009 - Real Madrid 2-6 Barcelona
Öyle gezinirken sağda gördüğünüz resme rastladım ama tarih bulamadım. Ama aralarında geçen maçların güzellikleri apayrı. Şimdi de Santiago Barnebau'da karşı karşıya geliyorlar. 10 Nisan 2010 tarihinde 23:00'da televizyonlarının başına kilitlenecek bütün dünya. Belki yeniden bir tarihe tanık olacağız. Orasını bilemiyoruz fakat hiç unutulmayacak bir maça tanık olacağımız gerçeği değiştirilemez. İzleyipte pişman olmayacağınız bir maç olacağına emin olabilirsiniz.
Maçın hemen ardından maç yazısı blogta yer alacaktır.

Yan tarafa resmini koyduğum maçın ne zaman oynandığını ve ne şekilde bu sonuçla bittiğini bulamamıştım bu yazıyı yazarken. Ama nette dolaşırken rastladım tribundergi de hikayesine.. Buyrun hikayesi ;

"General Franco'nun adına düzenlenen kupanın yarı finalinde eşleşmeşti Real Madrid ve Barcelona. Barcelona'nın o zamanki stadı Les Corts'ta 3-0 kazanmıştı Katalanlar. 13 Haziran 1943 tarihinde Madrid'te bu farkı kapatabilecek miydi Real ? İlk yarı bittiğinde skor 1-1'di veReal taraftarları pek umutlu değildi. Barcelona soyunma odasında ise telaşlı bir sevinç vardı 2. yarı öncesinde. O sırada kapı açıldı. İçeri Devlet Güvenlik Teşkilatı'nın başındaki adam girdi. 'Bir çoğunuzun iç savaştaki suçlarınızı futbolcu olduğunuz için sildik. Sakın bunları yeniden ortaya çıkarmamıza izin vermeyin' dedi sert bir ses tonuyla. Barcelonalı futbolcular, soğuk bir duşun ardından sahaya çıktılar. Real Madrid beklenenin üzerinde bir performans ortaya koymaya başladı. Barcelona ise oyundan düşmüştü. Maç bittiğinde tabela 11-1'i gösteriyordu. Bir ziyaret 10 gole bedeldi!"

Perşembe, Nisan 8

Lüleburgazspor !

Sezonun bitmesine daha haftalar kala havlu attık. Ne şampiyonluk mücadelesi veriyoruz ne de düşmeme. Bundan sonrası bizim için tatsız tuzsuz bir lig.. Gazozuna maçlar yapacağız.

Bizler tribünde bazı yanlışlar yaptık. Yönetici ve futbolcuların da bazı yanlışlıkları oldu. Sezon bitmeden sezon sonu değerlendirmesi yapmak zorunda kaldık bizde..

Takım olarak kötü başladığımız ligi güzel götürmeye başlamıştık ki transferler can sıkıcı bir hal aldı. Kendi gelecekleri için formanın hakkını sonuna kadar veren futbolcular satıldı. Yerine ruhsuz adamlar oynatıldı. Kişilikten yoksun, daha gelişimini tamamlamamış ama kendini Messi sanan bir çok futbolcu için gün doğmuştu. Nasıl olsa ilk 11'deki yeri hazırdı. Neden mi ? Nüfus cüzdanındaki yeri için.

Takımda 55 numaralar, 61 numaralar gırla giderken formasını terletmekten aciz adamlar tribünlere sus işareti yapmasını öğrendi. Halkın takıma olan ilgisinin son bağı koparılıp atılırken, halk kaderine razı olmaya zorlanırken arada çıkan çatlak sesleri bizler susturduk. Susturulduk.. Önümüzdeki sene ne mi olacak ? Yine bomba gibi başlayacağız sezona ve ligin ikinci yarısında yerimizi garantiledikten sonra maç kazanamayacağız. Bizlere ömür törpüsü olacak yine bu takım.

Bazı futbolculara ayrı paranttez açmak istiyorum. İyi ve kötü olarak ikiye ayıracağım futbolcuları.
Hüseyin : Orta sahadaki mücadelesi ve kesiciliği ile takımdaki en kaliteli oyunculardan birisi. Topu ayağına aldığında rahatlatıyor takımı. Elinden gelenden fazlasını yapmaya çalışıyor. Formayı sonuna hakedenlerden bir tanesi. Takımda kalmasını en çok istediğim oyuncuların da başında geliyor.
Burak : Beylerbeyi kalecisiyken yaşadığımız sorunlardan sonra bize geldiğinde muammaydı bizler için. İyi performans beklemiyorduk, sevebileceğimiz bir adam olduğunu düşünmüyorduk. Ama gösterdiği performans ve sahaya tüm ruhunu yansıtmasıyla gönlümüzde taht kurdu desek yeridir. Kiralık olması üzüyor bizleri, umarım takıma katılır.
Deniz : Geçen sezon yükselme grubunda bu performansını gösterseydi şuanda 2. ligte olurduk. Sağ kanadı otobon gibi kullandı bütün sezon. Ama sezon sonunda büyük ihtimal satılacaktır. Başarı isteniyorsa takımda kalmalı mutlaka.
Semih : Alt yapıdan gelen kardeşlerimiz haricinde takımdaki tek Trakyalı sanırım. Buralardan yetişen tek oyuncu diyelim yahut. Elinden gelenini fazlasını yapıyor sahada. Tam bir görev adamı. Sen söyle o yapsın.. Takımda kalmasını can-ı gönülden istiyorum.
Tandoğan : Uzun zaman sakatlık yaşadıktan sonra geri dönüşü iyi yapamadı. Ama görev verildiğinde sağ kanatta Deniz ile iyi bir ikili oluşturdular. Yarım sezonu sakatlıkla geçirmiş olsa da taraftarın beğenisini kazanan oyunculardan.
Samet : Pek izleme fırsatımız olmadı. Geldiğinde çok kiloluydu ama çabuk erimiş. Hırslı bir futbolcu olduğu konusunda herkes hem fikir. Ama forvet değilde orta sahada oynarsa, geriden hücumlara katılsa daha verimli olacağını düşünüyorum. Çok fazla izleme fırsatımız olmadı ama takımda kalsa iyi olur. Giderse de üzülmem..

Bunlar performansını beğendiğim oyuncular. Bir de beğenmediklerim var..
Uğur : Tribünlere sus işareti yaptığı anda herkesin gözünde dibe vurdu. Onunla ilgili dualarımız amatör kümeye dönmesi hususunda.. Hem yönetim para vermiyor diye oynamayacak hem de protestolara karşılık verecek. İkisi aynı anda olmuyor.
Mehmet Kömürcü : Giderse hiç üzülmeyeceğim. Eksikliğini hiç mi hiç hissetmeyiz.

Yönetim ise kendi istekleri doğrultusunda hareket ediyorlar ve Lüleburgaza hizmetleri yok. Halkı, Lüleburgazspordan soğutmaktan başka hiç bir şey yapmadılar. Işık saçmaya yeltenen oyuncuları sattılar ve borcu hiç kapatamadılar. Ne sportif başarı getirebildiler ne de finansal başarı. Sadece takımın başında durdular. Bu sahip çıkmaksa eğer herkes yapabilir bu işi. Yöentimden uzaklaştırdıkları adamlar Lüleburgazspora gerçek anlamda sahip çıkan adamlardı. Her sezon ağza çalınan bir parmak bala inanıp şampiyonluklar unutulurken hiç kimsenin aklına gelmedi bir gün bu şehir uyanacağı ve direnişe geçeceği. Nazım Hikmet'in bir sözü var " Sen yanmazsan, ben yanmazsam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa" ... Kendini ateşe atacak birileri mutlaka çıkacaktır zamanı geldiğinde.

Son olarak bu sezon bitti. Önümüzdeki sezon herşey farklı olmalı. Herkes bunu bilerek ayağa kalkmalı. Son iki sezondur yaşadıklarımızı önümüzdeki sezon da yaşarsak bu halk uyanacaktır.
Daha öncelerde yaşanmıştır.. Futbolcu kardeşlerimizden de bizimle birlikte bu direnişe girmek isteyenler kalsınlar sadece. Paranın muhabbetini yapanlar asla ve asla kalmasınlar bu takımda. Bu da isteyen, üzerine alınan herkese karşı bir manifesto olsun!

Şampiyonlar Ligi çeyrek final maçları ardından


Son dörtte bir İngiliz takımının olmaması beni çok mutlu etti.
Yarı finalde;
Bayern - Lyon
İnter - Barcelona birbiriyle oynayacak.
Bence Mourinho - Guardiola kapışmasının galibi kupanında sahibi olur

Pazartesi, Nisan 5

Amatör Lig Tesis Sorunsalı

Lüleburgazspor ile ilgili bir kaç dize yazı dizmek varken Lüleburgazspor amatör takımı için ve Lüleburgaz amatör takım sahaları için yazmak istiyorum. Nasılsa yazdığımız yazıları hakedecek bir takım hüviyetinden çıktı Lüleburgazspor.

Geçen sene yükselme grubunda başlayan ve bu sezonun tamamında yaşadığımız deplasman sorunsalı sebebiyle deplasmana gidemedik. Zamanımı Lüleburgazspor Amatör takımında oynayan kardeşlerimizi izleyerek değerlendirmek istedim. Pişman etmediler beni. Maçı izlerken daha önce görmediğim, tanımadığım bir abiyle sohbet ettik. 75. Yıl Stadının konumundan ve amatör liglerde oynayan genç kardeşlerimizle ilgili güzel bir sohbetti.

Aslında 75. Yıl Stadı -kum saha- çok güzel bir yerde. Bazı yatırımlarla çok güzel bir tesis halini alabilir. İnsanların amatör liglere olan ilgisi arttırılabilir ve çok yetenekli çocuklar profesyonel takımlara katıla-bilir.

Futbol oynadığım dönemlerden biliyorum kum sahayı. Bileğimize kadar çamura gömülerek futbol oynardık orada. O zamanlar orada futbol oynayanlardan pek bir şey olmadı. Oysa güzel bir jenerasyonduk.. Çizgilerin kaybolduğu, bazı yerlerin topraklaştığı bazı yerlerinse yumuşak kuma dönüştüğü bir sahadır kum saha. Oynayan çocukların kendilerini geliştirmesini bırakın, öz güvenlerini mahveden bir yapıya sahip. Ayağa gelen topun sektikten sonra nerelere gideceğini kestirmek çok güç. Bir bakıma yetenek öldürme tesisi de denilebilir.
İnsanların ilgisi yok denecek kadar az. Çok önemli bir maç olmadığı sürece 50-60 kişi ancak gidiyor maçlara. Bu sayede amatör küme maçlarının sokak arasında oynanan futboldan tek farkı mahallede kale direğini belli etmek için kullanılan taşların yerine demir direklerin kullanılması oluyor. Ne göze hoş gelen bir futbol sergileniyor ne de çocuklar sağlıklı bir ortamda spor yapıyorlar. 90 dakika kör dövüşü izleyip evlerine dağılıyor herkes...

Tanımadığım abiyle laflarken aklıma bir kaç fikir geldi. Umarım yetkili mercilerden biri takip ediyordur bizleri. Belki fikirlerimiz kafalarına yatar da daha sağlıklı bir ortamda oynanır bundan sonra amatör ligler.

Gerçekten çok güzel bir yere yapılmış kum saha. Sosyal tesisi her şekilde kaldıracak bir mekan. Temizlesin abi belediye.. Kamyonları, otobüsleri de kaldırsın oradan. Hiç bir şey yapamıyorsan sunni çim yap abi şu sahayı... 10-15 tane masa koy oraya, çay, kahve, meşrubat filan sat. Şehir merkezine o kadar yakın ve o kadar büyük boş alan bulmuşsun değerlendir. Hem amatör futbola olan ilgiyi arttır hem de yetenek gelişmesine bir katkıda bulun. Ama nerde ?!

Son parantezi Yüksel hocaya açmak istiyorum. Lüleburgazspor alt yapısından bu şekilde futbolcu çıkartamayız. Yıldırımspor'un başındayken Yüksel hocaya karşı mücadele ettim o zaman da böyleydi şimdi de bir değişiklik yok. Lüleburgazspor alt yapısı çevre ilçe, köy ve tüm Lüleburgaz'dan seçilerek alınmış çocuklarla dolu. 100km'lik bir dairenin içinden toplanan en yetenekli çocuklara ileri şişirerek futbol oynamak yakışmıyor. 90 dakika boyunca kaleci bir kere elle oyuna top sokmadı, aut atışları yana kısa pas atarak başlanmadı. Bütün toplar ileri şişirildi. Forvet oyuncuları karambole poziyon buldular. Yazık etme hocam bu çocuklara...

Pazar, Nisan 4

3-1

Oyak Reno'ya 3-1 yenilmişiz.
Golümüzü kim atmış öğrenemedim. Bilen varsa yazsın.

not: Küfürlü yorum hariç her türlü yorum yazabilirsiniz.

Cumartesi, Nisan 3

Lüleburgazspor - Oyak Renault

04.04.2010 Pazar
Saat: 14:30
Gereksiz bir maç, gençlerle çıkılsın maçı kazanamasak bile en azından 2-3 genç kazanalım.