KASABAYA BİR ÇİFT SÖZ : 8 KASIM STADI BİZİMDİR; KALE DİREKLERİ SİZİNDİR.

Pazartesi, Şubat 21

Beşiktaş - Fenerbahçe ( 2-4 )

Güzel maç oldu mu, olmadı mı ?
Bu sorudan önce yine dillerde hakem var.
Maçtan önce herkesin temennisi "hakem konuşmaz umarım" idi. Fakat hakem konuşuluyor, konuşulmalı..
Ama konuşuluyor.
Hakemin sonuca direk etki ettiği bir gerçek.

Maçın teknik analizini yaparsak Beşiktaş beklenin altında bir performans göstererek başladı maça. Sahada silik bir Beşiktaş vardı. Sahanın her yerinde basan bir Fenerbahçe karşısında teslim bayrağını ilk yarım saatte çekti.
Bu teslim oluş Fenerbahçe'nin geriye yaslanmasına kadar devam etti.

*Ara Not: Geçenlerde Chelsea maçında hakem Chelseali futbolcuya ilk dakika içinde sarı kartı göstermişti/gösterebilmişti. Ne zaman bir derbi maçında hakem ilk dakika içinde sarı kart gösterebilirse o zaman Türk hakemliği ulvi seviyeye ulaşacaktır.
Daha golü atmadan Ekrem'in sarı kart görmesi gerekiyordu. Hatta 15. dakikada da atılması gerekiyordu. Nitekim aynı Ekrem beraberlik golünün sahibi oldu 43. dakikada.

Aykut Kocaman'ın futbolu çirkinleştiren bir huyu var. Karşısındaki takımın kim olduğunun hiç bir önemi yok. Fenerbahçe skor üstünlüğünü yakaladığı an geri yaslanıyor. Rakip takımın oynamasına izin veriyor. Bu sayede rakip takım yenilgi şokundan çabuk kurtuluyor ve Fenerbahçe kalesine yüklenmeye başlıyor. Böyle olunca da gol yemeniz kaçınılmaz oluyor.

Aslında bu bağlamda futbolu boksa benzetebiliriz. Rakibine aparkatı vurduktan sonra köşesine çekilip rakibinin ayılmasını bekleyen bir boksör gördünüz mü ? Fenerbahçe'ye bakın göreceksiniz.

İkinci yarının hemen başında gelen golde frikik kararı bana göre tartışmalı. Elin topa doğru bir hareketi yok. Kolun açık olduğunu kabul edebilirim fakat o mesafeden o el verilmez, verilmemeliydi. Bu bir çarpmadır.

Fenerbahçe kalesinde açık verip gol ararken Beşiktaş'ın Almeida ile yararlanamadığı bir pozisyon var ki o da maçın kırılma anlarından birisi. Zaten Alex de ifade etmiş. O poziyon gol olsaydı Beşiktaş farka gidebilirdi.

Ve ardından gelen kırmızı kart ve penaltı..
Penaltı için bir şey diyemeyeceğim. Çünkü öncesinde Lugano'nun faul yaptığını düşünüyorum. Ama Ferrari'nin hareketi kesinlikle kırmızı karttı. Bu da bir başka kırılma anı oldu.

Daha önce Schuster'in Türkiye Ligini küçümsediğini düşündüğümü söylemiştim. Bu maç da ortaya koydu ki Schuster Fenerbahçe'yi analiz etmemiş. Bir derbi maça bile gerektiği kadar hazırlanmayan bir antrenörün arkasında durulması gerektiğine inanmıyorum. İstikrar da bir derece önemli kalıyor bu pozisyonda. Gönderilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu derece önemli bir kadroyu ancak bu kadar kötü idare edebilirsiniz. Takımda kaldığı her gün daha da bataklığa sürüklenecektir. Tabi bir yandan da öz evlat korkusu hakim. Günlük idarecilere teslim edilecekse takım Schuster'in kalması daha iyi olur.

Sonuç olarak Fenerbahçe 4-2 galip geldi.
Hakem futboldan daha çok konuşuldu.
Schuster ve Aykut kendilerini ispatladılar. İkisi de iyi antrenör ya da iyi taktisyen değiller.
Ya da Schuster iyi olabilir de fazla önemsemiyor ama Aykut kötü.

Aykut Fenerbahçe'nin başına gelirken aklımda Fenerbahçe'nin Alex Ferguson'u olur mu diye düşünceler vardı.
Biraz umudum kırıldı diyebilirim.
Bakalım ilerleyen zamanlar neyi gösterecek.

***

İlkkan'ın biralar biterken yazıya da son vereyim.
Teşekkürler kardeşim..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder